22 Kasım 2008 Cumartesi

ŞEHİRCİLER BULUŞUYOR İZMİR

KENTİN MERKEZİNDEN ÇEPERİNE SEYAHAT

Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Merkezinin desteğiyle İstanbul, Ankara ve İzmir’de bir araya gelmiş grupların ortaklaşa düzenlediği “Şehirciler Buluşuyor” etkinliklerinde her üç ilde de kentsel dönüşüm mahallesi olarak bilinen mahallelere, TOKİ’nin “kutucuk”larına İstanbul’daki bazı mahalle dernekleri temsilcilerinin katılımı ile ziyaretlerde bulunduk. Buluşmalar, mahallelileri ve onlara destek olanları bir araya getirmesi açısından çok önemli bir kapıyı araladı. Farklı illeri, farklı mahalleleri peşi sıra gezmek, öğrenmek, dinlemek, bilgiyi ve deneyimi paylaşmak aklımıza takılan birçok konunun altını doldurmak için ipuçlarını önümüze sundu. Ama belki de kentlerimize yaptığımız seyahatin bize bıraktığı en önemli sonuç, kentlerde olan bitenler arasındaki “farksızlığın” alenen ortada serilmesi oldu.

Dilimize pelesenk ettiğimiz “neo-liberal politikalar” kavramının hakikaten de bir farksızlaştırma çizgisinde nasıl da her yerde tek biçimde ortaya çıktığını kentlerdeki uygulamalara biraz alandan, biraz derinden bakınca bizzat deneyimledik. Belediye yönetiminde kim olursa olsun, mahalleler ne zaman ve kimler tarafından kurulmuş olursa olsun, bugün işleyen süreç rant amaçlı, tek tip bir dönüşüme işaret ediyor. Bulundukları yerler değerlenmiş, çalışma alanları, fabrikaları kentlerden ötelenmiş olan yoksul ve yok sayılan insanlar kentlerin merkezlerinden sürüklenip; her yerde aynı şekilde yapılmış, şehir hayatından bütünüyle kopuk TOKİ konutlarına, üstelik bir de borçlandırılıp yerleştirilmeye çalışıyorlar. İstanbul’da Sulukulelilerin taşındıkları Taşoluk, Ankara’da Protokol Yolu çevresinden çıkarılanların taşınmakta oldukları Karacaören, İzmir’de Kadifekale’de yaşayanların taşınacakları Uzundere toplu konutları birbirlerinden yüzlerce kilometre uzaklıkta, farklı coğrafyalarda ama aynıydılar. Kentsel dönüşüm süreçleri de, sözleşmelerin imzalanması için yapılan zorlamalar da, imzalatılmak istenen protokol metinleri de… Mamak Boğaziçi Mahallesinde kocaman asılmıştı TOKİ ve Büyükşehir Belediyesinin imzalatmak istediği protokol; bizler sanki İstanbul Başıbüyük Mahalle derneğinin içindeydik. Nasıl da benzerdi tüm mahallelerde duyduğumuz sözler… Bir anda geliveren kentsel dönüşüm projeleri, sözleşmeler… Kentin merkezinden çeperine doğru çizilen yollar, ya da kentlerimizde üzerlerine “kırmızı çizgi” çekilen insanlar…

Projeler aynıydı da orada yaşayanlar birbirlerinden farklı mıydı? Yok; farklı coğrafyalardan gelmiş, farklı coğrafyalarda yaşayan ama aynı sorunlarla boğuşan benzer insanlardı. İstanbul Başıbüyük Mahallesinde polisin koruduğu TOKİ şantiyesine karşı mücadele eden bir kadının “millet aç olsa ne yapar, diyelim açım… ya ölürüm, ya öldürürüm, ya çalarım, ya çırparım” feryadı, İzmir Güzeltepe’deki kadının “açım ben, açken ne yaparım, ya ölürüm ya öldürürüm ya da çalarım” feryadından ne kadar farklıysa o kadar farklıydı insanlar. Birbirinden habersiz iki kadının serzenişleri işaret ediyor bize ezilenlerin, yoksulların, yok sayılanların, onlar farkında olmasa da, “bir” olduğunu. Birbirlerinden habersiz birleşiyorlar. Ve bizler gördük ki, aslında rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri, insanları bir araya getirme ve ortaklaştırma zemini kurarak kendini yok edecek gücü de içinde barındırıyor.

Ne üç büyük kentte, ne de Anadolu’nun herhangi bir yerinde farklı söylemlerle oluşturulan ama benzer sonuçları ve sorunları doğuran çetrefil politika birbirinden farklı. Ve pek tabii uygulamaların göbeğinde bulunan ve mağdur olanlar da… Mamak’ta Barınma Hakkı Bürosu’nun da bulunduğu açık hava sinemasında İstanbul Başıbüyük mahallesinin mücadelesini anlatan belgesel “Göç”ü seyrettikten sonra yanımıza gelen Mamaklı kadınlar “Başıbüyük’e ne yapıldıysa bize yapıldı sayarız, onlar bizim kardeşimiz” demişlerdi gözleri yaşlı, başları dik. Belki de artık kadınlarımızın kardeşlik türküsünü dinleyip, farklılıklarımızla bir arada yaşarken, farksızlıklarımızla “sen-ben”i ortadan kaldırıp “biz” olmanın ve zorla, pervasızca dayatılan bir yaşam biçimine karşı koymanın tam zamanı.